Renklerin Dünyası

On October 31, 2013

Uzmanı olduğum bir konu değil. Hatta bana kalırsa kolay kolay uzmanlaşılacak bir konu da değil. Ama ilgi duyuyorum. Zaman zaman üzerine düşünüyorum.

İlgili çok fazla malzeme var ulaşabildiğimiz. Belki de artık bilgi kirliliği yaratacak seviyede. Psikolojiden yola çıkarak çok farklı kullanım alanları ortaya çıkmış durumda. Pazarlama bunlardan sanırım en güçlüsü.

Gerçekten bir dünyası var bence de renklerin. Karakterleri var, güçleri var, duyguları var, anlamları var. Herhangi bir rengin ne anlama geldiği, ne zaman tercih edilip ne zaman tercih edilmeyeceği yönünde neredeyse mutabakata varılmış bilgiler var elimizde. Bunların arasından geçtiğimiz dönemde rastladığım aşağıdaki tablo belki de en hoşuma gidenlerinden diyebilirim. Teorik bilgiyi pratikle bağdaştırarak resmi sunuyor olmasının çok fazla payı var tabi bunda, ne de olsa sosyal bir mühendisiz 🙂 

Örneğin burada rengin anlamı – hissettirdiği duygu ve bu duygulara hitap eden vizyona sahip çok çeşitli markalar başarılı bir şekilde görselleştirilmiş. Belki her marka bize tanıdık değil. Ama bir çoğunda “evet ya!” tepkisini vermek kaçınılmaz. Mesela Apple; sakin-soğukkanlı, Coca Cola; genç-heyecanlı, Ibm; güçlü-güvenilir, Fanta; dost canlısı, Ikea; açık-sıcak… Aslında bazılar “mı acaba?” da dedirtiyor, belki de markanın derinliğini çok bilmediğimden. Mesela Cat; özellikle de büyük araç kolunu düşününce sıcaktan çok güçlü-ulaşılmaz bir imajı var gibi. Ya da Cartoon Network; sakinden ziyade eğlenceli bir profili var sanki.

Sportif markaların daha ziyade siyah-beyaz-gri tonlarını, sosyal medya markalarının çoğunlukla mavi tonunu tercih etmeleri tesadüf değil tabi ki. Rengi tek kelimeyle yorumlamak da mümkün değil. Farklı kullanım alanlarında farklı bütünleyenleri var elbette. Yine aşağıdaki örnekten devam edersek, logo söz konusu olduğunda yazı karakteri, ebat, görsel nesneler gibi detayların da rengi destekleyen ve hatta güçlendiren yapıda olmaları gerekiyor. Bunu tüm yazılı materyaller için genelleyebiliriz belki de.

İşin bir de kişisel tercih yanı var. Kıyafetlerimizde, evimizin dekorasyonunda tercih ettiğimiz renklerin bizi yansıtması durumundan bahsediyorum. Dekorasyonda özellikle herkesin baskın olarak kullandığı tonlar vardır mutlaka. Mesela ben toprak tonlarını seviyorum evde, başak burcu olmamdan mütevellit bir durum da olabilir 🙂 Ama bu demek değil ki tüm eve bu tonlar hakim olsun. Orada da odanın fonksiyonu devreye giriyor. Kimsenin toprak tonlarında çocuk ya da genç odası döşemek isteyeceğini sanmam 🙂 Tabi dikkat edilmesi gereken anlamsal bir bütünlüğe sahip olması tüm evin. Naçizhane tecrübelerime göre evinde toprak tonlarını ya da siyah-beyaz-kırmızı tonlarını tercih eden insanlar gerçekten birbirinden ayırdedilebilir oluyor (istisnalar her zaman mümkün). Gelelim giyim kuşama. Bunda da herkesin kendine özgü bir tarzı oluyor muhakkak. Ama yine etkileyen yan faktörler var ki bunların başında bulunan ortam yer alıyor. İş hayatında ve sosyal hayatta farklı renk seçimleri olabiliyor insanın. Her rengin her yerde giyilmemesi gerekebileceği gerçeğine ilave olarak her renk her tarz giyimle de uyumlu olmuyor ne yazık ki. Bence bu alandaki en etkin faktör yakışması! Yani ciddi görüneyim diye gri giyinmenin, samimi görüneyim diye sarı ya da turuncu giyinmenin herkeste aynı etkiyi yapmadığına inanıyorum. Karakteriniz nasıl olursa olsun; cinsiyetiniz, yaşınız, ten renginiz, vücut tipiniz renk seçiminde asla göz ardı etmemeniz gereken detaylar. Ama bu herkes pembe giyemez ya da giymesin demek değil, pembe herkeste aynı izlenimi yaratmaz demek sadece. Tabi bu benim fikrim 🙂

Konu ne olursa olsun, renklerin anlamına ve gücüne inanıyorum. Kulaktan dolma bilgilerle bir yere kadar tabi, ama aslını bilerek kullanıldıklarında psikolojik olarak gerçekten güçlü bir araç oldukları kanaatindeyim. Demiştim ya seviyorum bu konuyu. Umarım daha güzel ve ilginç bilgiler de paylaşabilirim ileride.

 

H O Ş Ç A K A L I N 🙂

 

color-emotion

Yorumlarınız için

Your email address will not be published. Required fields are marked *