Ordu’nun Dereleri :)

On October 22, 2013

Memleket – daha çok da aile – hasretiyle gün sayarken geldi çattı Kurban Bayramı. İstikamet Samsun! Bu hasrete, yılın son uzun tatili olmasının motivasyonu da eklenince ne trafik ne uzun yol görünmedi gözüme 🙂 

Ve Samsun… Aslında memleketim için özel bir yazı yazmam lazımdı çoktan, ayıp ediyorum 🙁 Ama söz aklımda, mutlaka yazacağım 🙂 

Bu yazının başrol oyuncusu ise daha önce de konuk oyuncu olarak bu sayfalarda görmüş olduğunuz “Ordu”! Tatilimizin 1,5 gününü daha önce pek yakından tanıyamadığımız Ordu’ya ayırdık. Esen ailesinin ev sahipliği ve misafirperverliği ile oldukça keyifli ve huzurlu geçirdik bu kısa zaman dilimini… 

Perşembe sabahı erken saatlerde yola koyulduk Ordu’nun “Perşembe” ilçesine doğru 🙂 Perşembe deniz kenarında, yaklaşık 10IMAG0702 bin nüfusa sahip şirin bir ilçe. En önemlisi de Cittaslow yani Sakin Şehir ünvanına sahip Türkiye’nin 9 lokasyondan biri. Gördüğümüz kadarıyla bu ünvanı hak ediyor da. Güne ailenin “Şenyurt” köyündeki evinde muazzam bir kahvaltıyla başladık. Köy Perşembe’ye 5 km kadar uzaklıkta. Yemyeşil dağların yamacına serpilmiş, birbirlerine nispeten mesafeli 200 kadar haneden oluşuyor. Köy yüksekte kaldığı için hem orman hem de deniz manzarasına hakim ki muhteşem bir seyri var. Daha evlere yaklaşırken burnunuza geliyor mis gibi odun ateşi kokusu! Fındık ağacı başta olmak üzere türlü türlü ağaçlarla bezeli tüm köy. Sonbaharın kattığı renk cümbüşü de cabası. 

2013-10-18 09.19.31Evde bizi son derece samimi ve içten Esen ailesi büyükleri ve muhteşem bir kahvaltı sofrası karşıladı. Sofrada Nutella haricindeki her şey doğal, el emeği göz nuru… Kuzinenin2013-10-18 09.39.27 sıcak ateşinde kızarmış patates, biber, yumurtalı ve peynirli ekmek mis gibi. Peynirler yerli, bal ve pekmez de öyle. Marmelatlar ev yapımı. Turşu kavurması da var, malum doğu Karadeniz’in vazgeçilmezi 🙂 Ordu’ya özel Tirmit kavurması tatma şansımız da oldu. Tirmit, büyükçe bir mantar türü. Soğanlı kavurması gayet lezizdi diyebilirim. Daha neler neler vardı sofrada da ancak yiyebildiklerimi hatırlıyorum 🙂 Mis gibi demli çay ve güzel bir sohbet eşliğinde ne kadar çok yediğimizi bile fark edemediğimiz kahvaltımızın ardından kahvelerimizi de içip yola çıktık. 

IMAG0677Önce Ordu merkeze gittik. Hedefimiz “Boztepe”yi görmekti. Bu geziyi adabına uygun yapmak adına teleferikle çıkmayı tercih ettik tabi ki! Bayram sebebiyle bekleme kuyruğu biraz fazla uzun olsa da buna değeceği daha aşağıdayken bile belliydi. Teleferiğin geçmişi çok eski değil. 2011 yılında devreye alınmış. 2 km’nin üzerinde bir hat ile 500 m yüksekliğe çıkarıyor. 15 dakika kadar süren yolculuğun manzarası inanılmaz… Yeşil, mavi, bütün Ordu ayaklarınızın altında. Gördüğüm en seyirlik teleferik olmaya aday. Ordu’nun yapısı da oldukça muntazam. Yüksek ve çirkin binalara rastlamıyorsunuz nereye bakarsanız bakın. Ferah da bir şehir zaten, tıklım tıkış değil. Sahil boyu da oldukça temiz ve kullanılabilir durumda. İşte bu güzel görüntülerin eşliğinde ulaştık Boztepe’ye. Tepe,IMAG0682 teleferiğin de gelmesiyle canlanmaya başlamış. Çok hoş tesisler yapılmış. Karnınızı istediğiniz şekilde doyurmanız, altında kor ateşiyle gelen çayın keyfine varmanız, tüm şehrin manzarasına hakim olmanız, hatta yamaç paraşütü yapmanız bile mümkün! Tabi bu yamaç paraşütü Fethiye’dekinden biraz farklı. Herkes kendi kullanıyor. Yükseklik çok değil malum, ama denizin de üzerinden giderek uzak bir mesafeye iniş yapılıyor. Bu renkli görüntüyle de birlikte gerçekten izlenilesi bir manzaraya hakim 2013-10-17 16.11.23Boztepe. Mis gibi türk kahvesi ve sonrasında çay ile bu manzaranın hakkını verdik biz de. İniş için de benzeri bir kuyruk bekleyerek indik tekrar sahil kenarına. Biraz kumsalda dolaştık. Bu mevsimden ve özellikle Karadeniz’den beklenmeyecek kadar durgundu deniz, çarşaf gibi… Ordu’nun denizinde bizi rahatsız eden tek şey çokça sayıda gördüğümüz balık çiftlikleri oldu. Hele de böyle bereketli bir denizde bu yapaylığı görmek ister istemez insanı üzüyor 🙁 Bu kısa duraklamanın ardından çarşıyı görmek istedik. Alışveriş merkezi soğukluğundan uzak sevimli bir çarşısı var. Çarşının ortasından “Melet Irmağı” geçiyor. Eskişehir’de Porsuk’a benzer çevre düzenlemeleri yapılmış. Oldukça güzel bir görüntüsü var. Üzerinde köprüler, yan taraflarında oturma bankları, fıskiyeler, dekoratif taşlar… Gerçekten beğendim. Ordu merkezin bu hızlı keşfinin ardından yol alıyoruz Perşembe’ye doğru! 

Bu kez amacımız gezmek değil ama boğaz turizmi 🙂 Adres “Vonalı Celal”. Balığı, Karadeniz mutfağı ve turşuculuğuyla ünlü2013-10-17 18.18.09 mekan. Hatta ünü o kadar büyük ki İstanbul’da bile iki şubesi var. Mekanın sahibi Celal Öztürk, nev-i şahsıne münhasır bir adam. Perşembe’li. Zaten Vona da Perşembe’nin eski adı. Tam bir Karadeniz’li; şivesiyle, enerjisiyle, sıcakkanlılığıyla, esprileriyle… Sağolsun masamıza ara sıra uğrayarak gecemize ayrı bir renk kattı. Gerçi anlattıklarının bir çoğunu anlayamadık ama olsun 🙂 Dediğim gibi mekanın öne çıkan yönlerinden biri IMAG0685olan turşuculuğu daha ilk girişte kendini belli ediyor. Yapılan turşuları sergilemek için özel odalar var, hatta bir tanesi şark köşesi kıvamında. Aklınıza gelebilecek hatta gelemeyecek birçok gıdanın turşusu mevcut; mantar, yumurta, bilumum meyve ve sebzeler, akla ne gelirse. İnternetIMAG0687 sitesinde yazdığına göre 101 çeşit tasdikli turşusu varmış, gözümle gördüm inanırım 🙂 Mekanın yerinden bahsetmek için ayrı bir parantez açmak lazım: yol üzerinde, tam deniz kenarında bir yamacın üzerinde konuşlanmış. Bir yanı masmavi diğer yanı yemyeşil bir manzaraya hakim. Hele de balık yemek için muazzam bir seçim. Kesinlikle lüks değil, salaş ve doğal. Çalışanlar vızır vızır koşturuyor. Buna Celal Bey ve kardeşi de dahil. Tam müdavimi olunacak bir yer ki zaten hem burada hem İstanbul’da çokça da varmış 🙂 Gelelim lezzetlere… Önce salata ve karışık turşu geldi masaya kızarmış ekmekle birlikte. Sonrasında yine bir ritüel olan mısır ekmeği. Ben çok fazla sevmesem de kesinlikle bugüne kadar yediklerimin en iyisi olduğu kesin! Ve kaygana, görüntüsü iştah açıcı olsa da hamsi içerikli olduğundan pek benim kalemim değildi. mix1Sırada balıklar… Ne söyleyeceğimizi bilemedik. Ne yazık ki bayramdan mıdır yoğunluktan mıdır bilinmez aradığımız bazı balıklar da kalmamıştı. Alternatif bulmak zor olmadı tabi ki 🙂 Önce ortaya istavrit, taze mi taze, leziz mi leziz. Sonra birer çinekop ki çinekop demek için gayet büyüktüler. Ve son olarak da yine ortaya hamsi. Ben hamsi yemediğime göre istavritin hakkını verdim doğalmix2 olarak 🙂 Takviye istediğimiz mısır ekmeği ve turşuyu da tüketince doymanın ötesine geçtik! Bu arada mekanda birkaç yerde bir tabela asılı “Burada et ve balık el ile yenir – Vonalı Süleyman” diye. Zaten elimize çatal bıçağı alınca Celal Bey ufak bir göndermeyi ihmal etmedi 🙂 Yemeğin üzerine de meşhur cevizli helva… Aslında menüyü iyi tamamlayan bir seçimdi ama nedense bayatı denk geldi, çok keyifle yiyemedik. Gecenin özeti; son derece lezzetli, keyifli, ve hoşsohbet bir ziyafet… Bu arada hava karardı, gece oldu, gece karanlığında deniz manzarası ayrı bir güzel oldu. Bununla birlikte hava üzerimize mont bile giymeye ihtiyaç duyurmayacak kadar ılık ve güzeldi, bu mevsimde Karadeniz için mucize niteliğinde 🙂 Kısacası keyfimiz gayet yerinde sonlandırdık bu geceyi… 

Aslında otel ayarlamış olmamıza rağmen ev sahipleri bizi bırakmadılar sağolsunlar. Evlerinin o oksijen ve mis koku dolu ortamında huzurlu bir uyku uyumak da kısmet oldu. Sabah çıtır çıtır odun sesi ve köz kokusuyla uyanmak da cabası… Üzerine yine aynı muhteşemlikte bir kahvaltı bekliyordu bizi. Akşam o kadar yememize rağmen havasından olacak ki iştahımız gayet yerindeydi 🙂 Tüm o lezzetleri bir kere daha tatma şansına eriştikten sonra Samsun’a dönmek üzere oradan ayrıldık. Dönüş yolunda yine bir Karadeniz ritüeli haline gelen, eski Ordu yolu üzerindeki “Uzun Saçlının Yeri”nde muazzam bir havada güzel manzara eşliğinde çaylarımızı yudumlamayı ihmal etmedik. En son 2 yıl önce görmüştük sahibi Nusret Doğan’ı, adam hala o günkü gibi hiç değişmemiş. Enerjisi de aynı, masalara laf atmaktan muhabbet etmekten geri kalmıyor. Bizimki de bir şey mi yan masada 20 yıllık müdavimleri vardı, ne mutlu Uzun Saçlı’ya 🙂 

Ordu da, Perşembe de, Şenyurt köyü de gayet güzel yerler. Hem de gördüğümüz kadarıyla bile. Öyle ki daha görülecek çok yeri var buraların. Örneğin zaman sıkıntısından yaylaya bile çıkma şansımız olmadı. Bakalım artık, belki başka zamana… Bu arada Ordu’nun hem belediye hem de valilik internet sitelerini çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Çok fazla örnek gördüğümüz söyleyemem ama gayet güncel, kullanışlı ve faydalı içerikleri var. Hem bu siteler hem de onların içini dolduran güzel hizmetler için iki makamı da tebrik etmek lazım. Merak edenler için; ValilikBelediye. 

Karadeniz’imizin güzide şehirlerinden Ordu’dan şimdilik bu kadar… Satırlarıma konu ile mütenasip bir türkü ile son vermek istiyorum 🙂

 

Ordu’nun Dereleri
Aksa Yukarı Aksa
Vermem Seni Ellere
Ordu Üstüme Kalksa, Sürmelim Aman

Oy Mehmedim Mehmedim
Sana Küstüm Demedim
Beni Sana Geçmişler
Vallahi Ben Demedim, Sürmelim Aman

Ordu’nun Dereleri
Derin Derin Çağlıyor
Kalk Gidelim Sevdiğim
Annem Evde Ağlıyor, Sürmelim Aman

Oy Bağlamam Bağlamam,
Zerdali Dalı Mısın 
Garip Garip Çalarsın
Benden Sevdalı Mısın

One Response to “Ordu’nun Dereleri :)”

  • Turşu kavurma,tıklım tıkış, Vonalı Celal – IN

    Balık çiftlikleri ,nev-i şahsıne (şahsına olcaktı sankim:P)
    – OUT

    Kalemine sağlık I-Tunecuğum
    Saat 16:00 ya doğru karnım acıkmaya başlayınca okumak ne iyi geldi!!:)

Yorumlarınız için

Your email address will not be published. Required fields are marked *