Maldivler : Muhteşem Balayı

On October 18, 2010

Hikayeyi en başından almak lazım! Malum düğün hazırlıkları dönemi… Balayı için de müstakbel eşimle görüşmelerimiz devam ediyor. O olur bu olmaz derken, Hırvatistan-Sırbistan turunda karar kıldık. Romatik bir tatil olacaktı. Gezmeyi de sevdiğim için ikna olmuştum 🙂 Gel zaman git zaman düğün gecesi geldi… Kazasız belasız geceyi atlattıktan sonra arkadaşlarla birlikte odaya çıktık. Öyleydi böyleydi derken Deha bir zarf çıkarıp bana uzattı. Balayı için nereyi isterdin aslında dedi. Ben zarfı açtım, uzun uzun birçok satır arasında Dubai ve Maldives kelimelerini seçmemle birlikte şaşkın bir yüz ifadesine bürünmem bir oldu. Ve bu ifadeyi Funda sağolsun öümsüzleştirdi fotoğraf karesi ile 🙂 Ve rüyanın ikinci bölümü böyle başlamış oldu…

18 Ekim Pazartesi. Yerel saatimizle 21:15. Emirates’in İstanbul-Dubai seferindeyiz. Cahillik başa bela, görünce böyle bir lüksü nevrimiz döndü 🙂 Koccaman uçak, tv ekranları vesaire. Biner binmez başladık kurcalamaya iki mühendis karı koca! Aşkımla birer film seçtik. Başladık izlemeye… Sonra birer şarap… Derken kocam iki bardağı bitirmeden sızanzi, eee evlenmek kolay değil 😉 Ama ben filmi bitireceğim kararlıyım (knight and day). Menüler dağıtıldı. Bizim düğün yemeğini aratmıyor, bakalım daha neler göreceğiz… Uçakta doyar mı insan? Biz doyduk! Saat 23:30, ve iniyoruz. 4 saat göz açıp kapayana kadar geçti işte!

Şimdi de 2. sefer başlıyor. Dubai havaalanına bayıldık. %40-45 daha ucuz elektronik eşyalar falan. Detaylı incelemeyi dönüşe bıraktık daha çok zaman kalacak diye. Bu uçuş biraz daha zorlu olacak uyku iyiden iyiye bastırdı. İyi uçuşlar 🙂

19 Ekim Salı oldu 09:45 ve Male havaalanına indik! Orhan isimli bir acenta sahibi karşıladı bizi. Deniz uçağıyla transferimiz için gerekli işlemleri yaptıktan sonra beklemek için bir süre oralarda oturduk. Kurumbu suyu ısmarladı birer tane. Hindistan cevizinin yaş haliymiş. Ama tat olarak hiç alakası yok o ayrı, gayet içilebilir değişik bir şeydi. Çok faydalıymış. Sonrasında deniz uçaklarının kalktığı havalimanına geldik. Şimdi sıra bekliyoruz. İnanılmaz bir hava ve su var. Çok heyecanlıyız!!!

Heyecanlanacak kadar da var yani deniz uçağı çok hoş birşeymiş. Tor tor sesle inanılmaz bir okyanusun üzerinde uçmak bambaşka. 10 kişilik yerel bir uçak, tam işlevine uygun yani. Uçak bizi adamıza yakın bir mesafede denizin ortasında geniş bir dubaya bıraktı. Buradan motorlarla herkes adasına dağılıyormuş. Bizimki “The Sun Island” gelince doluştuk. Kısa bir deniz yolculuğunun ardından rüya gibi bir yere vardık. Bizi otantik kızlar karşıladı. Resepsiyona gidince güzel bir sürprizle karşılaştık. Acentamız Orhan bizi çok sevmiş, rezervasyonumuzu yarımdan tam pansiyona çevirerek bize bir jest yapmış, öyle makbule geçti ki 🙂

Saat 14:00. Golf arabalarıyla odamıza götürüldük. Koca bir ada sadece bir otel. Ağaçlar, çiçekler… Ve odamıza yerleştik. Tek katlı deniz manzaralı odalardan biri. Önümüzde palmiyeler… Geç kahvaltımızı ettik. Taptaze salata, spagetti bolognese ve ardından meyveler. Kavun ve karpuzunu beğenmedim ama papaya fena sayılmazdı. Ananas ve tutku meyvesi (passion fruit)’ni gayet beğendik. Şimdi sıra havuz ve turkuaz mavisi denizde! Benim ve bizim için başka türlü özel bir gün oldu…

20 Ekim Çarşamba. Bugün 2. günümüz. Hava yine mükemmel! Ama buranın bitmek bilmeyen bir rüzgarı var. Ilık da olsa sürekli esiyor. Bu yüzden sıcağı çok bunaltıcı hissetmedik. Kahvaltıdan sonra denize girdik yine. İyi bir akıntı vardı. Balıklar rengarenk ve cıvıl cıvıl. Cennet gibi bir yer gerçekten. Odamız merkeze biraz uzak olduğu için bisiklet kiraladık bugün. 1970 model kazık gibi bisikletlerden 🙂 Neyse ayağımızı yerden kesiyor ya! Akşam yemeğini yedikten sonra köpek balığı beslemesini izlemeye gittik. Bir sürü yavru köpek balığı, Sting ray ve birkaç resif köpekbalığı vardı. Deli gibi çiğ balık yediler. Çok güzel bir deneyim.

21 Ekim Perşembe. Oldu 3. gün. Yine güzel bir güne uyandık. Havadan yana şansımız yine yerinde. Sabah-öğle-akşam yemeklerinde masamız hep aynı, usul böyleymiş. Garsonumuz da aynı. Nazım diye uzun ve incecik sempatik bir çocuk. Bugün o izne çıkmış, yerine başka bir adam baktı. Kahvaltı ve yemekler fena değil. Yiyecek güzel birşeyler mutlaka bulunuyor. Yöresel ya da değil. Ama ben en çok tatlı ve meyveleri sevdim 🙂 Özellikle ananasın delisi oldum çıktım. Kocacım da tahmin edileceği üzere biraz yükleniyor balığa! Bu akşam dolunay varmış. Sahilde bunun için özel bir barbekü partisi düzenleniyor. İnanılmaz güzel hazırlıyorlar. Işıklar, düzen vs. Ama biz daha romantik olsun diye İtalyan restaurantına gitmeye karar verdik. Çok hoş bir yemek oldu. Denizin üstünde, hafif bir esinti, kocaman bir dolunay ve okyanus üzerinde yakamoz. Daha ne ister insan…

 

22 Ekim Cuma. Bugün biraz tembellik yaptık. Daha doğrusu geldiğimizden beri üstümüzde olan miskinliği biraz abarttık ve kahvaltıya kalkmadık. Gün geç başladı yani. Bugün buraya özel bir aktivite yapalım dedik ve masaj yaptırmaya karar verdik. Anamu masajını tavsiye ettiler. Spa’nın ortamı mükemmel. Otomatik olarak huzur doluyorsun zaten. Masajlarımızı Richie ve Made adında iki bayan yaptı. Çok güzel birşeymiş. İnsan resmen kendine geliyor. Keşke sık sık yaptırma imkanımız olsa. Kuş gibi hafiflemiş olarak çıktık oradan. Artık iyiden iyiye bronzlaşdık da. Bir de şu bisiklet selesinin sebep olduğu ağrı olmasa 🙂 keyfimize diyecek yok! Akşam yemekten sonra güzel güzel muhabbet ettik, dolaştık. Bu gece iki tane de manta gördük sessiz sessiz derinlerden süzülen.

23 Ekim Cumartesi. Maalesef, ne yazık ki sondan bir önceki günümüz 🙁 Bir rüyanın sonuna yaklaşıyoruz. Bu kadar güzelliğin ardından nasıl döneceğiz gerçek hayata bilemiyorum. Herneyse… Bugün bir süreliğine olsa da aşkımla ayrı takıldık. Kendisi tur ile “Reef Explorer” aktivitesine katıldı. Bense sahildeyim. Güneşlendim, yüzdüm, bu okumuş olduklarınızı kaleme aldım. Zaman burada hem durmuş gibi hem de çok hızlı geçiyor. Denize ve kumsala diyecek şey bulamıyorum. Otel de çok güzel. Herşey düşünülmüş. Kocaman bir yer. Çalışanlar da inanılmaz. Hepsi çok güleryüzlü, yardımsever, temiz. Zaten adımızı Osman ve Fatma olarak duyanlar hemen yanaşıyorlar Müslüman mısınız diye 🙂 Gerçekten özel bir yer. Balayı için de çok uygun. Ne yazık ki gelenlerin çoğu Rus ve Alman. İngiliz ve İtalyan da var. Son birkaç günde gelenlerle birlikte sadece 5 çift Türk varız. Aslında bu bile iyi tabi! Bu arada unutmadan yazayım; buranın özel bir kuşu var duysanız şaşırırsınız. Acayip bir ötüşü var. Maymun sesine benziyor ama öyle nağmeli ötüyor ki! Görüntüsüne baksanız hiç ummazsınız o sesin ondan çıkacağını. Yarasalar da garip burada, hep gündüz çıkıyorlar meydana nedense. Bir de yengeçler var, bembeyaz, pıtır pıtır hareket ediyorlar. Ha bir de odamızın bekçisi kertenkelemiz Fadıl 🙂

24 Ekim Pazar. Dönüyoruz 🙁 Herşeyimizi topladık teslim ettik lobide deniz uçağına götürecek motoru bekliyoruz. Bugün ayrılan çok. Ayrılmak çok zor, hava da inadına muhteşem. Planımız uçuşa kadarki zamanı Male’de geçirmek. Biraz tanımak biraz da belki alışveriş yapmak. Asıl zor olacak olan 1. ve 2. uçuş arası 10-12 saat zamanımızın olması. Bu arada bir bilgi: Sarong/Mondo insanların altına giydikleri uzun yere kadar olan eteğin adıymış. Kadın erkek herkes giyiyor. Sadece çengeli iğneyle tutturuyorlarmış.

Saat 21:15. Evet yine Male havaalanındayız. Maalesef bu kez dönüş için 🙁 Devasa uçağımızla dönüyoruz yine. Sun Island’dan ayrıldıktan sonra Male’de baya zaman geçirdik. Orhan hep bizimleydi. Çok yardımcı oldu sağolsun. Male 1-2 km’lik bir ada, başkent. Yürüyerek sahil kenarından baya bir kısmını gezdik. Sonra bir Tai restaurantına gittik. Tom Yün Goi adlı mükemmel bir çorba içtik. Tavuklar, acılı ve envai çeşit sebzeli. Çok hoşumuza gitti, sunumu da çok otantikti. Kocam Hint mutfağından fish biriysni yedi. Ben yine Tai mutfağından acılı soslu tavuklar birşey yedim ama adını unuttum. Sonrasında orada geleneksel olan nuts diye aperatif yedik, çerez gibi birşeydi. Yemekten sonra yine baya yürüdük. Üstüne sahil kenarında Sea Glass adlı bir Kafe’de okyanusa ve dolunaya karşı kahvemizi yudumladık. Sonrasında meyve sebze hallerini ve marketlerini gezdik. Meyve halinde muz ikram ettiler. Üç tane kokonat aldık 6 dolara hani şu çikolataların içinde olanlardan. Çok değişik meyveler ve çerezler vardı. Burada da insanlar çok güleryüzlü ve sıcak. Yerel bir köy gezemedik ama Male değişik bir deneyim oldu bizim için. Şimdi Dubai’ye yolculuk zamanı. Male beklediğimizden pahalı çıktığı için hediyelik birşey alamadık. Artık Dubai’de açığı kapatırız…

25 Ekim Pazartesi. Dubai havaalanındayız. Kaldı bir sefer. Sabaha karşı 3-4 gibi vardık buraya. Burada çokça bulunan ayak uzatmalı koltuklara attık kendimizi. İyi ki bir önceki uçuştan birer battaniye almışız anı olarak 😉 yoksa donacaktık burada. 4 saat kadar uyuduk, yani uyumaya çalıştık. Çok konforlu olduğu söylenemezdi. Sonra düştük hediye telaşına. Çok zorlandık defalarca turladık. Hem çok fazla işe yarar birşey yok hem de fiyatlar ucuz değil. Zar zor bulduk birşeyler. Sonra birer kahve içtik aldığımız çikolatalardan biriyle beraber. Şimdi kapıya geldik vaktin geçmesini bekliyoruz. İstanbul’da görüşmek üzere hayırlı uçuşlar!!!

Yorumlarınız için

Your email address will not be published. Required fields are marked *