Ve Sonunda Çeşme

On August 14, 2013

Sen kaç yıldır git, ama Çeşme’de ne gördün ettin hiç bahsetme! Olacak iş değil! Dedim, ve en azından bu yılki tatile dair bir şeyler yazmaya karar verdim.

 

Çeşme malum, bizim için tatil yerinden ziyade ikinci evimiz gibi Oto-Vitobello ailesinin misafirperverliği sayesinde 🙂 O yüzden diğer gezilerimiz gibi günlük kıvamında bir yazı yerine özellikle Ramazan bayramı tatili süresince gezip gördüğüm mekanlar hakkındaki fikirlerimi paylaşacağım.

 

okuzÖküz: Bu yazın -en azından bizim için- favori mekanıydı diyebilirim. Alaçatı Port’ta, bu yaz açılmış. Pazarlama sloganı oldukça ilginç “Kim bu öküz”. İnsan gerçekten merak etmiyor değil 🙂 İlk gittiğimizde Pazar gecesiydi ama hayli kalabalıktı. Açık hava, denizin uzantılarının üzerinde. Gece belirli bir saate kadar restaurant şeklinde masalarda hizmet veriliyor. Daha sonra masalar kaldırılıp bistrolar çıkıyor meydana ve gece başlıyor! Ortada bar ve dj’in olduğu bir bölüm, etrafında da öbek öbek çevrilmiş bölgeler var. İkinci gidişimiz de Salı gecesiydi, arife günü öncesi. Sanıyorum ikisinin de çok özel günler olmamasından mütevellit masalarda bol bol ikram vardı. Güzel bir meyve tabağı, kuruyemiş, vs. Neden böyle yorumladım, çünkü bayramın son günü yani Cumartesi gecesi gittiğimizde o kadar kalabalıktı ki sanırım bu nedenle hiçbir şey getirmediler masalara. Her neyse, mekanda yaş ortalaması genç olmakla birlikte her yaştan insan mevcut. Müzikler güzel. Yerli, yabancı, her türden çalıyor havaya göre. Ara sıra başarısız kombinasyonlar yapmadı değil. Yine de gayet keyifli olduğunu söyleyebilirim. Ama eğlencesinin başrolünde dj yok 🙂 Gençten, boylu poslu bir çocuk, hayret verici şekilde profesyonelce darbuka çalarak eşlik ediyor dj’e. Muhtemelen birlikte hazırlanıyorlar repertuara çünkü inanılmaz uyumlu ve senkronize oluyorlar şarkıların tam da uygun yerlerinde. Sempatik de bir çocuk, sırayla tüm mekanı dolaşıyor. İlgi alakaya göre performansını yönlendiriyor. Son gittiğimizde Halet ablaya güzellik yapalım diye yanımıza almaya çalıştık ama yoğunluktan yakasına yapışıp getirmek durumunda kaldık nerdeyse. Gerçekten eğlenceye farklı bir hava katıyor, çok iyi düşünülmüş. Bizim gibi ruhu oryantal olan bir toplum için direk müşteri memnuniyeti yani 🙂 Fiyatlar beklenildiği üzere biraz janjanlı 🙂 Mekanın sorumlu müdürü Sunay Bey çok nazik ve yardımcı biri. Kibarca ilgileniyor yardım isteyen misafirleriyle. Ne yazık ki çalışanlar için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Serviste çok hızlı değiller. Unutuyorlar, karıştırıyorlar. Evet ortam buna elverecek kadar kalabalık ama sonuçta işleri bu, uyum sağlamaları gerek! Bir de biraz kabalar. Sorunuza, isteğinize pek de güler yüzlü cevap vermiyorlar. Bazı durumlarda “sen kim oluyorsun ki” diyesi geliyor insanın. Bu kısmı özelikle bu kadar net yazıyorum çünkü sadece benim fikrim değil, etraftakilerden duyduğum yorumlar ve homurdanmalar da bu yöndeydi. Tabi işte o eğlence kafasında pek takılmıyorsun bunlara. Ama hizmet sektöründeki, hem de belli kalitedeki bir kesme hitap eden bir yer için önemli konular bunlar. Bir de ne hikmetse iki gidişimizde de farklı gruplar arasında geçen bar kavgalarına şahit olduk. Kız meselesi gibi dursa da nedenlerini kesin olarak öğrenemedik. İkincisi nispeten daha ciddiydi, sonrasında ambulans falan geldi mekanın çıkışına. Hoş şeyler değil tabi bunlar… Herneyse, Çeşme’de malum her yıl bazı yerler ön plana çıkıyor. Etraftaki ve alternatif mekanların tenhalığı göz önüne alındığında bu yılın favorisinin “Öküz” olduğu belli oluyor…

 

paparazziPaparazzi: Aya Yorgi koyunun en eski mekanlarından. Etrafında açılıp, kapanan mekanlara inat sürekli belirli bir seviyede misafiri oluyor. Gündüz beach club halini hiç görmedim. Ama geceleri gayet başarılı. Mekan geniş olmasına rağmen insanlar belirli yerleri merkez seçtikleri için buralarda yoğunluk oluyor. Denize karşı ister oturarak ister ayakta keyifli bir gece geçirmek mümkün. Müzikler gayet kaliteli. En güzel ve gurur verici yanıysa, her gece 02:00-02:30 aralığında klasik olarak 10. Yıl marşını çalıyor olmaları. Bambaşka bir ruh haline bürünüyor insan. Heyecanlı! Tabi şu da var, mekandakilerin önemli bir kısmını marşa eşlik edemezken ya da değişik danslarla eşlik etmeye çalışırken görmek çok da sevindirmiyor insanı. Ayrıca bize denk gelmek kısmet olmadıysa da öğrendik ki mekanda her Pazar gecesi Yol Project sahne alıyormuş. Kendileriyle ilgili yazımdan ne kadar hayranları olduğumu hatırlayan hatırlar. Artık el mahkum İstanbul’da gideceğiz dinlemeye 🙂 Netice itibariyle, bütün olarak bakıldığında Aya Yorgi’nin öne çıkan mekanı diyebilirim benim için.

 

marrakechMarrakech: Yanlış hatırlamıyorsam ilk gidişimiz birkaç yıl önce mekanın ilk açıldığı seneydi. Açıkçası o zaman çok etkilenmiştim. Tasarımı çok otantik ve orijinaldi. Hele bir de ışıklı, mumlu efektler yapmışlardı müziklerle uyumlu olarak. Bayılmıştım. Aslında aynı konsept hala devam ediyor. Ama gel gör ki eski şaşası kalmamış. Pazar gecesi gittiğimizle de alakası olsa gerek çok kalabalık değildi. Yaş ortalaması oldukça gençti diyebilirim. Mekanın sahibi Mehmet Özener gezinip hem detayları kontrol ediyor hem de bazı özel misafirleriyle yakından ilgileniyordu. Bistrolardaki ikramlar güzel ve çeşitliydi. Aslında mekan güzel ve özel olmasına rağmen ne hikmetse eski büyüsü yoktu işte. Biz de havaya girmek için baya bir beklediysek de başaramayınca mekandan ayrıldık gecenin ilerleyen saatlerinde.

 

hayalkahvesiHayal Kahvesi: Mekan Çeşme Marina’da. Marinayla iç içe olmasına rağmen geçen yıl içerisi görülmeyecek şekilde yeşilliklerden duvarla kapatmışlardı etrafını. Açıkçası hiç hoş bir tercih değildi, ki bu düşüncemizi paylaşmıştık da girişteki yetkililerle. Neyse ki bu durum sonradan algılanmış ki bu yıl camekanlıydı duvarlar. Akşamları genellikle özel bir sanatçı ya da grup sahne alıyor. Bizim gittiğimiz gece Blue Note isimli bir grup vardı. Biz programın ilerleyen saatlerinde gidebildik mekana. Grup gayet keyifliydi. 7 kişilik (en azından sahnenin ön planında olan) bir grup, dört bayan ve üç erkekten oluşuyor. Erkekler keman, saksafon, klarnet gibi müzik aletleri de çalıyor vokal de yapıyor. Karadeniz türküsünden yabancı eski pop şarkılarına kadar geniş bir repertuarları var. Tek kötü yanı program 00:30 sularında bitiyor. Bizim gibi geç gidenler için çok anlamlı değil yani. Sonrasında dj müziği devam ediyor ama insanların çoğu terk ediyor mekanı. Müşteri durumuna göre gecenin ilerleyen saatlerine kadar açıkmış mekan gerçi ama dediğim gibi program bittikten sonra çok da özelliği olan bir yer değil (eğlence için yukarıdaki alternatifleri düşündüğünüzde!)

 

kosebasiKöşebaşı: Evet, bu kadar eğlence mekanından sonra biraz da boğaza hitap edelim 🙂 Cumartesi gecesi Halet ablanın doğum günü kutlaması vardı. Sağolsun kendisi güzel bir organizasyon yapmış. Alaçatı Port’ta Windy Beach mekanının içerisinde, bildiğimiz Köşebaşı restaurant. Tabi açık hava ve denize nazır olması diğer şubelerinden en önemli farkı 🙂 Geçen yıl aynı mekanın ismi Supper Club’tü. Bir gece uğramıştık yeni açıldı diye ama mekan bomboş olduğu için hiç durmamıştık. Bu sene de her nedense çok farklı değildi durum. Bayramın son günü ve Cumartesi olmasına rağmen Köşebaşı’nda bizim haricimizde bir-iki masa daha vardı. Çalışanlar inanılmaz ilgili ve kibarlardı. Nezih bir ortamı vardı restaurantın. Menü gayet güzel seçilmişti. Mezeler, etler, meyveler, tatlılar oldukça lezzetliydi. Doyurucu ve keyifli bir yemek yedik. Sonrasında pasta kesimi için mekanın ortasındaki barın etrafında beyaz koltuklarla çevrili alana aldılar bizi. Orada artık yemek havasından çıkıp müziklerle birlikte eğlence moduna geçtik otomatik olarak 🙂 Güzel bir seramoninin ardından mekanın tek misafirleri olaraktan teşekkür ederek ayrıldık…

 

sevkiKumrucu Şevki: Kumru candır. Kumrucu Şevki de öyle. Ama nedense Ilıca’daki, hatta sahil kenarında İzmir’e yakın olan şube bir başka. Burası hakkında neyi nasıl anlatıyım bilemiyorum. Bahsederken bile canım çekiyor 🙂 Benim için Çeşme denince üç ritüel var: Kumrucu Şevki – Pamuk Midye – Veli Usta Dondurma! İşte bu üçlünün en doyurucusu olan kumruyu bahsettiğim yerde, denize karşı, püfür püfür esen rüzgarda yemek bambaşka keyif. Öğlen atıştırmak için olabilir, akşam yemeği niyetine olabilir, hatta eğlence sonrası sabaha karşı olursa daha bile zevkle olabilir. Yani zaman mevhumu kalmıyor konu Şevki olunca. Gerçekten malzemesi bol kumrularınız, ne kadar kalabalık olursa olsun hızlı bir şekilde servis ediliyor size. Yanında kornişon ve süs biber turşusuyla buz gibi ayran da cabası. Orada yedikten sonra başka yerde yediğine kumru diyemiyorsun zaten. Kesinlikle, şiddetle ve afiyetle tavsiye edilir…

 

Kıssadan hisse Çeşme 2013 albümümüz bu şekilde. Çeşme başka bir güzel… Evet kalabalık, pahalı ve fazla sosyete bir yer ama bu haliyle başka bir benzeri de yok! Daha o, otantik mimarisi ve Arnavut kaldırımlarıyla Alaçatı’dan, küçük ama sevimli Çeşme Marina’dan, mis gibi denizinden bahsetmedim bile 🙂 Bundan sonra Çeşme anıları için de takipte kalabilirsiniz…

Yorumlarınız için

Your email address will not be published. Required fields are marked *