Kebap Kokan Memleket: Adana

On December 11, 2015

Ne zaman ki 2013 Haziran’ında Mersin’e gittik, o vakit düştü Adana aklımıza! Ve seyahat vakti geldi çattı. Hem de öyle kuru kuruya gezmeye de değil… Orijinalinde “Dünya Rakı Festivali” ancak bu yıl için münferit nedenlerden “Kebap ve Şalgam Festivali” olarak anılan festivale katılmak gibi ulvi de bir amacımız var 🙂

Günlerden 11 Aralık Cuma. Uzuuun bir Çorlu-Sabiha Gökçen Havaalanı seyahatinin ardından sabah 08:15 uçağıyla düştük yola. Adana’ya vardığımızda sabah ayazı vardı ama güneş ısıtmaya başlamıştı bile. Çok sevdiğimiz -ve bu seyahatte büyük emeği olan- Önder-Çiğdem Üstün çifti bizi havaalanında karşıladı.

Mekan Adana olunca kahvaltı konsepti de biraz farklı oluyor tabi 🙂 Vakit nakittir diyerek ilk kebapçımızın yolunu tuttuk. İlk durak Adana’yla özdeşleşmiş Tarihi Kazancılar Çarşısı. Gitmeden önce adını eskilerden almıştır diye düşünüyordum ama gördüm ki hala bakırcılık ve kazancılık oldukça aktif. Gerçekten havası tarihi…

kazan

IMG-20151212-WA0000

Bir yerde yerel bir lezzetin iyisini tatmak isterseniz asla şatafatlı yerleri tercih etmeyin, en basiti her zaman en iyisidir derler. Bu bizim de sürekli tecrübe ettiğimiz ve şu ana kadar bizi yanıltmamış bir bilgi. Bizim gibi bu bilgiyi referans alan Önder arkadaşımız bizi eski Adana denilen çarşıda ara sokaklardan bir tanesinde salaş bir kebapçıya götürdü. “İştah Kebap Salonu” gerçekten de kebabın ne kadar sade ama ne kadar da lezzetli yapılabileceğinin kanıtı. İnanılmaz Adanalı bir adana kebabı ile başlamış olduk güne. Malum Adana denince akla kebabın hemen ardından şalgam gelir hızla. Ve bu şalgam bizim gibi Adanalı olmayanların gözdesi olan ticari şalgamdan çok farklıdır. Hele bir bu şalgamı methetmeye kalkın Adana’da bakın neler oluyor 🙂 Kebabın yanında yerel üretim bir şalgamla ikiliyi tamamlamış olduk. Mekandan ayrılırken dikkatimizi çeken -ve ne yazık ki başarılı bir görselini alamadığım- adana kebabı şiiri ise olaya başka bir boyut kazandırdı 🙂

Lezzet keyfinin ardından kısa bir yürüyüş yaptık. Hava ısınmaya başlarken açık havada bir çay ilaç gibi geldi.

20151211_130215 20151211_140032

Daha sonra festival için çarşıda ufak çaplı bir araştırma yaptık. Zaten belli başlı bir kaç kebapçının yönetiminde olan bir festival olduğunu öğrendik. Bunların en büyüğü Kazancılar. Yaklaşık 1-2 bin kişilik bir alan onun yönetiminde. Diğer kebapçılar da kendi mekanlarının çevresindeki sokakları kapatıyorlar. Festivalin özünde sokaklara kurulan masalarda geceyi geçirmek var. Her kebapçının alanı belli. Konsept olarak çok büyük farkları yok. Örneğin Kazancılar’ın menüsünde içki dahil ama diğer bir çoğunda değil. Bizim aklımızı çelen Ciğerci Memet oldu. Memet ustayla ayaküstü yaptığımız muhabbette bize organizasyon için planlarını anlattı. Kendi alanını çok iyi ve güvenle sınırlayacağının altını çizdi. Malum bu yıl ülkede olan onca olaydan sonra insan ürkmüyor değil. Çok kalabalık bir organizasyon olduğu için kebap servis etmenin çok gerçekçi olmadığına inandırdı bizi. Sadece ciğer ve dana şiş vardı menüde. Yanında 2-3 meze, şalgam, meyve. İçkileri de kadehleri de herkesin kendisi getirecekmiş. Gayet temiz ve makul 🙂 Rezervasyonumuzu yaptırıp gezmeye devam ettik içimiz rahat…

Sonraki durak Adana’nın diğer sembollerinden Taş Köprü. Bu köprü M.S.. 300lü yıllardan. Birkaç yıl öncesine kadar hala trafiğe açıkmış, bu da onu trafiğe açık en eski köprü yapıyor. Üzerinden Seyhan Nehri ve Adana manzarası gayet güzel.

tas1

tas2

Bu arada kesinlikle bahsetmeden geçemeyeceğim bir ayrıntı mevcut. Önünden geçerken öylesine diyerek hayatımın en lezzetli şalgamını içtiğimi mutlaka paylaşmalıyım. Eski çarşının içinde köşede ufacık bir dükkanı var Hacı Ahmet’in. Ben böyle şalgam içmedim. Kendisi ülkenin her bir yanına her istediğinizi gönderiyor. İyi ki de yapıyor. Fotoğraftan telefon numarası ve facebook adresi okunuyor. Gözüm kapalı referans olurum. İsteyin, deneyin, pişman olmazsınız 🙂

20151211_144606

20151211_160923

Şehir turumuza Ziya Paşa Bulvarı’nda devam ettik. Caddenin her yanı turuncu turuncu narenciye ağaçlarıyla doluydu. Cadde gayet modern, mekanlar oldukça sosyetikti. Ufak bir kahve molasından sonra biraz dinlendik evde. Akşam da kebaptan sonra ikinci sırada gelen -benim için değil- ciğer yemek üzere dışarı çıktık. Burada Uçgun ailesi de bize katıldı. Turgut Özal Bulvarı üzerinde Ciğerci Bedo idi adresimiz. Ortaya ikram zenginliği Mersin gibi Adana’da da yaygın. Ben dana şiş, grubun kalanı da ciğer yedi tabi yanında şalgamla. Her seferinde et ve yanındakiler o kadar yetti ki bir türlü tatlıya sıra gelmedi. Halbuki tatmak istediğim özel tatlılar da vardı.

Et ve şalgam dolu bir günün ardından baştan ayağa şişmiş bir şekilde ilk günümüzü sonlandırdık. Demek ki neymiş; o kadar tuz alınmazmış bir günde 🙂

Cumartesi sabahı evde güzel bir kahvaltının ardından Çukurova Üniversite’nin sosyal tesisi olan Kayıkhane’ye gittik. Çok sakin ve huzur verici manzarasında kahvelerimizi içtik. Sonra eve giderek festival hazırlığımızı yaptık. Burada hazırlıktan kasıt akşam 5-6 derecelere düşecek hava soğukluğuna karşı dışarda uzun zaman oturabilmemizi mümkün kılacak kalınlıkta bulabildiğini giymek 🙂

Yer konusunda sıkıntı yaşamayalım diye akşam yedi gibi Ciğerci Memet’in yolunu tuttuk. Bu akıllıca hamlenin getirisi olarak da direk ocakbaşının önünde süper bir masaya da kurulduk. Sokaklar alabildiğine masa doluydu. Bu kadar masa nasıl dolacak diye beklerken birkaç saat içerisinde oturacak yer kalmadı.

fes1

Yemek servisi mezelerle başladı. Sohbet de öyle. Etrafımızdaki çoğu insan belli ki Adana dışından gelenlerdi. Zaten tüm otellerin dolu olduğu duyumunu da almıştık. Son derece kaliteli, her yaş grubundan insan vardı ortamda. Zaman ilerledikçe davul zurna da muhabbete dahil oldu. Biz de dahil tüm insanlar o soğuğa rağmen o kadar eğlendi ki. Çalgı çengi gece boyu bitmedi. Saat gece yarısını geçti ama kalabalık azalmadı. Herkesin keyif aldığı çok belliydi. Gece boyunca kaç bin şiş servis edildi, kaç litre rakı tüketildi keşke biri istatistiğini tutsaydı 🙂

fes2

Tabi böyle büyük bir organizasyonda hiç mi sıkıntı olmadı derseniz oldu. Ama olmadı diyecek kadar etkisizlerdi aslında. Önce dışardan bir grubun provokasyonu oldu bizim olduğumuz sokağın bir altında. Sonra da ufak bir atışma. Lokasyon Adana olunca insan daha fazlasını bekliyor 🙂 Ama mekan sahipleri de çalgıcılar da katılımcılar da olayları büyümeden çabukça yatıştırdılar ve kimsenin tadı kaçmadı bile.

fes3

Kısacası  iyi ki gitmişiz dediğim ve keyif alacağını düşünen herkesin gitmesini tavsiye edeceğim çok başarılı bir organizasyondu. Ama gece öyle bitmedi tabi 🙂 Son bir adana yemesek olmazdı! Gecenin 3ünde yenilebilecek en leziz kebabı da Zeki Usta Kebap’ta yiyerek güzel gecemizi afiyetle sonlandırmış olduk.

Adana da görülmeye değer. Hele bir de Nisan ayında Portakal Çiçeği Festivali varmış ki insanın aklını cezbetmedi değil. Çok daha büyük, renkli, karnaval tadında bir organizasyon olduğu söyleniyor. Bahar döneminde portakal çiçeklerini hayal ettikçe gözümde rengarenk bir resim canlanıyor zaten… Ve memleket buram buram adana kebabı kokuyor ya ötesi var mı!

Bu vesile ile bizi Adana’yla tanıştıran ve çok da güzel ağırlayan Üstün ve Uçgun çiftlerine tekrar teşekkür ediyoruz 🙂

20151213_011006

Yorumlarınız için

Your email address will not be published. Required fields are marked *